Yaşasın, sonunda bloguma Sydney’den yazıyorum !
Buraya malum pasta eğitimi için geldim, 1 ay boyunca burada olacağım ve elimden geldiğince burada yaşadığım günleri sizlerle paylaşmaya çalışacağım. Anlatacaklarım Sydney’in rehberliğini yapmak amaçlı değil tamamiyle keyif ve deneyim düzeyinde olacaktır.=)
Cuma günü kar sıkıntısı ile birlikte uzayan 20 saatlik uçuş sonrası Avustralya’ya vardım. Uçak akşam 19 civarında geldi, hava karardığı için otobüs ve tren vasıtasıyla hemen otele yol aldım. O kadar yolculuk sonrası ulaşım çilesi de bir şekilde hallediliyor, idare ediyor insan : ) Şansıma o akşam bardaktan boşalırcasına yağmur yağıyordu, ama ertesi gün güneş gözüktüğü için içim rahat uyudum.
Kalktım, inanılmaz ! Jet-lag’den eser yok, silkeleniyorum, hakkaten yok ! mutlu mutlu Sydney’e gittim, elimde harita bir de iphone google map fıldır fıldır şehir sokaklarını gezdim. Bu süreçte hava günlük güneşlik, 27 derece, bildiğiniz yaz. Kardan gelmişim, ayağımda parmak arası terlikler =)
Gezerken yorgunluk çöktü, fotoğraf çekememişim. Bir de yanımda hem fotoğraf makinesi hem iphone olup instagram’da benden fotoğraf bekleyen pek çok kişi olunca öncelik ona kayıveriyor :0) [takip için instagram username : mutludukkan]
Pazar günü geldi, burada aslında bizzat tanımadığım ancak Galatasaray Liseli bir ağabeyim sayesinde mailleşerek tanıştığım dünya tatlısı, 30 senedir Sydney’li çift Gülay abla ve Selim abi beni alıp plaja götürmek istiyor. Kardan geldiğim için ık mık ettikten sonra kabul ediyorum. İyi ki de etmişim, Sydney nedir bu sayede anlıyorum. Burada toplam 240 plaj varmış, en ünlülerinin başında Bondi Beach ve Manly Beach geliyor. Araba ile Bondi’ye gidiyoruz. Yok böyle bir kalabalık, yer gök güzel insan kaynıyor, herkes çok rahat, keyifli. Park edecek yer bulamayınca bu postta fotoğraflarını gördüğünüz Watsons Bay’e gidiyoruz, tam Bodrum Akyarlar kıvamında bir koy. Rüzgar püfür püfür esiyor ancak güneş fena yakıyor diye uyarılıyorum zira mermer rengindeyim =) Zorla krem sürüyorum, ayaklarıma eğilmeye üşeniyorum. Şu anda ayaklarım acıyor ve salça gibi =))
Sonuç itibariyle plaj günüm harika geçiyor, dönüşte vapura atlayıpThe Rocks’a gittim, Sydney’in en eski bölgelerinden. Burada olduğum süre boyunca kendime meşhur Bakery’leri gezme sözü verdim ve bir liste çıkardım, ilk durağım aşağıda limonlu turtasını görebileceğiniz La Renaissance Bakery. Yediğim tart ve içtiğim latte çok lezzetliydi.
Farkettiyseniz ben buraya kursa geldim ama pek çalışmadım şu an anlattıklarım itibariyle :) Ancak bugün kurs başladı. Planet Cake’te ilk günüm, tam anlamıyla ütopik bir hayalin gerçekleşmesi şeklindeydi. Fotoğraflarını gördüğüm insanları yakından görmek, tanışmak, Paris Cutler ile el sıkışmak, kalbim pıt pıt atıyordu. Çok mutluyum ! Toplam 2,5 hafta sürecek kursun ilk pastası altta, en önde olan kalpli pasta benimki, bu model buradaki ilk konumuzdu. Sürekli zorlaşacak yaptığımız modeller, ben de sizlerle paylaşmaya çalışacağım.
Bu kadar uzun yazdığıma inanamıyorum : )
Hoşcakalın,
Zeynep
Ps. Hatırlatma: İstanbul’da gündüzken burada gece olduğu için ve pek çok diğer sebepten bana telefonla ulaşmanız mümkün olmayacaktır. Bana ulaşmak için mail atmanız gerekmektedir: info@mutludukkan.com